top of page
Ara

BAHAR YORGUNLUĞU NASIL ATILIR?

Bahar aylarında hissettiğim yorgunluk hissini araştırırken literatürde bunun ‘bahar yorgunluğu’ ve ya ‘bahar depresyonu’ olarak geçtiğini gördüm. Hali hazırda depresyon eğilimli kişilerde mevsim değişimlerinin bunu tetiklemesi mantıklı görünüyor. Ancak aslında doğanın bir parçası olan insan da mevsimlere bağlı olarak, değişim ve adaptasyon gösterir. Bahar ya da kış aylarına girerken sıcaklık ve ışığın artması ve ya azalmasına bağlı olarak vücudumuz çeşitli hassasiyetler gösterebilir.


BAHAR

Günümüzde belki de doğadan kopuk ve mevsimlerin döngüsünü takip edemeden yaşadığımız için, hissettiklerimize hemen hastalık tanısı koymak ve ilaçlar almak eğilimindeyiz. Esasında olan güneşin ısısı ve ışığının artış ya da azalışına bağlı olarak vücudumuzda salgılanan hormonların daha az ya da daha çok salgılanmasıdır. . Bu duruma depresyon yerine 'mevsim adaptasyonu’ demek daha doğru görünüyor. Ancak çok uzun sürmesi halinde depresyon varlığından ve bir uzmana danışılması gerekliliğinden bahsedebiliriz.


Bahar aylarında güneş ışığı ve artan sıcaklığa bağlı olarak melatonin daha az, seratonin daha çok salgılanır. Bedenimize adapte olmak için yardımcı olmadığımızda ise yorgunluk, uyuma isteği, kızgınlık, baş dönmesi, baş ağrısı, hassasiyet, düşüklük ya da depresiflik hissedebiliriz. Genellikle bu süreç 2-3 hafta kadar sürdükten sonra vücudun adapte olduğu belirtiliyor. Gene de kişiden kişiye değişiklik gösterebilir.


Kişisel olarak baharın gelişiyle, yeni mevsime adapte olmaya çalışırken üzerime yorgunluk ve sersemlik çöktüğü için bu yıl üzerine biraz kafa yordum ve bedenime uyum sağlaması için yardımcı olmaya çalıştım. Yaptığım şeyler aslında her zaman ki sağlıklı yaşam pratiklerinden farklı bir şeyler değil. Ancak bildiklerimizi hatırlamak ve özellikle de bu geçiş zamanlarında daha çok dikkat etmek muhakkak yardımcı oluyor.


Bir yandan belirsiz bir gelecekle mücadele ederken bir yandan da bahara adapte olmakla kim uğraşacak diye düşünüyor olabilirsiniz. Oysaki adapte olmak doğamızda var. Belki dengemizi yeniden bulmak için güzel bir zamandır. Uyguladığım ve yardımını gördüğüm alışkanlıkları derledim, baharınız bol çiçekli olsun…

1-Erken yatıp, erken kalkmak

Özellikle de evlerde kalınan bugünlerde uyku düzenleri darmaduman oldu. Dışarıya hasret kalınan bu zamanlarda mevsimlerin geçişini yakalamak bile kolay değilken ona nasıl adapte olacağız demeyin. Evde ya da dışarıda güneş varlığını hissettiriyor, sıcaklık artıyor, günler uzuyor.


%50 ila %80 depresif hastalarda kısa süreli uyku yoksunluğu, ruh halinin iyileşmesine neden oluyor. Nedeni tam olarak bilinmemekle birlikte, bir teoriye göre çok fazla REM uykusunun depresif bir ruh hali geliştirdiği belirtiliyor. REM fazlarının da özellikle sabah saatlerinde arttığı bilinmektedir. Geçe kalmadan erkenden uyanmanın önemi tam da bu noktada devreye giriyor.


Erken uyanmak benim için hep alarm kurulması ve çabalanması gereken bir şey oldu. Dengede hissettiğim dönemlerde kolaylaşıyor, bazen de ne yapsam olmuyor. Bir yandan da çok mutlu ediyor ve ancak erken kalktığımda günü yakalamış hissediyorum:)

2-Egzersiz, Gün ışığı ve Temiz Hava

Gün ışığından maksimum yararlanmak, egzersiz yaparak bedeni uyandırmak ve temiz hava kıştan bahara geçişte adaptasyona yardımcı oluyor. Hava da güneş olmasa bile dışarıdaki ışık seratonini arttırmak için yeterli.


Dışarı çıkamasak bile balkonda ya da pencere önünde vakit geçirmek, yürüyüş olmuyorsa bile bize iyi gelen egzersizleri yapmak muhakkak iyi gelecektir. Bir şeyler yapmak, hiçbir şey yapmamaktan çok daha iyidir. Mükemmeliyetçilik harekete geçmenin en büyük düşmanı.

3- Sabahları soğuk şok!

Duşlarımızı soğuk su ile bitirmek, değişen sıcaklıklara uyum sağlaması için vasküler sistemimize( kan damarları) yardımcı oluyor.


Soğuk suya temas sizin için mevzu bahis edilemez bir seçenek mi? Emin olun sizi çok iyi anlıyorum. Sıcağı bırakın bazen neredeyse kaynar suyla yıkanmayı seven biri olarak bunu uygulamak benim için de kolay olmuyor. Direk soğuk suya maruz kalmak yerine totalde tüm duş 2-3 dakika sürecek şekilde(çünkü gereksiz su harcamak istemeyiz) ısıyı yavaş yavaş düşürüp alışmayı deneyin. Ve sonunda da buz gibi suyla altın vuruşu yapın. Sonrasında çivi gibi hissedeceğinize ve zamanla biraz daha alışacağınıza garanti veriyorum.


Not: Kalp hastalığı riski olan kişilerde kalp krizine neden olabilir!

4- Hora de la SİESTA!

İspanyolların mutlaka bir bildiği olmalı!

Sabah gün doğumuyla birlikte uyanıldığında, bunu takip eden ortalama 6-8 saat sonra maksimum yarım saatlik öğle uykusuna yatmak bizi dinlendirip, günün geri kalanına hazırlıyor ve bazı araştırmalara göre hafızayı güçlendiriyor.


Uyku süresiyle ilgili farklı kaynaklarda farklı bilgilere rastlıyoruz. Kişisel olarak gündüz 20 dk-1 sa. arasında uyumak iyi geliyor. Daha fazlası sersemletiyor. Siestaya genelde çok erken uyandığım ve yoğun günlerde ihtiyaç duyuyorum. Eğer günün geri kalanın da beni bekleyen bir yoğunluk varsa kısa şekerleme yapmak çok faydalı oluyor.


İş yerlerinde de sieasta saati olsa güzel olmaz mıydı? :)


Not: Öğlen uykusu tok karnına olursa reflü ve hazımsızlığı tetikleyebilir.

5- Kafeini azaltmak

Kafein adrenalin salınmasını sağlayarak, merkezi sinir sistemine uyarı sinyalleri gönderir ve uyanıklık seviyesini arttırır. Adrenalin “savaş ya da kaç” hormonudur; vücudumuzda acil durumlarda yararlı olan ancak bilgisayar başında çalışmak ya da günlük aktivelerde kullanışsız olan bir dizi etkileri vardır.


Kafein kaynaklı adrenalin yıprandığında yorgunluk ve bitkinlikle karşılaşırız. Daha fazla kahve içmek adrenalinin tekrar akmasını sağlayabilir, ancak vücudumuzu tüm gün boyunca acil, gergin, sinirli bir duruma sokmak sağlıklı değildir. Azı karar çoğu zarar. Alternatif olarak sayısız faydaları olan bitki çaylarını deneyebilirsiniz.

6- Sindirim sistemini korumak

Sağlıklı bir yaşam ve hastalıklardan korunmak içinse vücudun sindirim sisteminin iyi çalışması son derece önemlidir. Sindirim sistemimiz ile aldığımız besinler kana geçer ve bu sayede enerji elde eder ve hastalıklardan korunuruz. Sindirim sistemi sağlığını korumanın yolu da, sağlıklı beslenmekten geçiyor.


Peki, nasıl beslenmeliyiz? Lifli gıdalar tüketip, çok baharatlı ve yağlı gıdalardan(yağ neyse de baharatı da nasıl severim) mümkün olduğunca uzak durup, prebiyotik içeren besinlerle probiyotik dost bakterilerimizi destekleyebiliriz.


Bir de yemekleri iyice çiğneyerek yemek, sindirim sistemi için tartışılmaya açık olmayan hayati mevzulardan biri. Bu, insanın yemeği farkındalıkla yiyerek kazanabileceği bir alışkanlık. Kurtlar gibi acıkana kadar bekleyince o iş biraz zor tabi:)

7- Bol bol mevsim meyve ve sebzelerinden tüketmek

Mevsim sebze ve meyveleri bedenimizin içinde bulunduğu mevsimde ihtiyaç duyduğu vitamin, mineral ve besinleri içerir. Mevsimsel beslenmek doğayla uyumlanmamızı, sağlıklı kalmamızı sağlar; daha sürdürülebilir ve daha ucuzdur.

8-Bol su içmek

Su içmek vücudumuzu toksinlerden arındırıyor ve metabolizmamızı hızlandırıyor. Doku ve organlara besin ve oksijen ulaştırmak kan dolaşımı ile mümkün olur. Su, kan dolaşımımızı kolaylaştırarak daha sağlıklı olmamızı sağlar.

9- O zaman dans!

Demans(bunama) riskini %76 azaltıyor, kasları çalıştırıp denge, sağlık ve koordinasyonumuzu arttırıyor. Stresin düşmanı, motivasyon ve zihnin en yakın arkadaşı. Egzersizlerin başında ısınmak için, uyandığımızda vücudu uyandırmak için ya da modumuz düştüğü anda(Eğer istiyorsak tabi. Her zaman da modumuz yüksek olacak diye bir şey yok bence.) hemen yükseltmek için dans etmek birebir.


Bahar da gelmiş ne duruyoruz, eller havaya:)





Yararlanılan kaynaklar:







0 yorum

Son Yazılar

Hepsini Gör
bottom of page