ABD Ulusal Mesleki Güvenlik ve Sağlık Enstitüsü(NIOSH), kozmetiklerde kullanılan 2983 kimyevi madde üzerinde çalışma yaparak, bunların 884’ünün zehirli(toksik) olduğunu ortaya koymuştur. Hatta bu maddelerden 774’ünün yüksek derecede zehirlenmelere, 146’sının tümörlere, 218’inin üreme bozukluklarına, 314’ünün mutasyona ve 316’sının deri ve göz hastalıklarına sebep olduğu belirtilmiştir.
Zehirsiz bakım kategorisinde yazacağım pek çok yazı ve tarif günümüzde doğal kozmetik olarak değerlendirilmektedir. Ancak blogta bu kapsama girmeyen tarifler ve konular da olabileceği için kategoriyi daha genel olsun diye ‘Zehirsiz Bakım’ olarak adlandırdım.
Kozmetik ürünler, temizlik ve hijyen sağlamak, sağlığı korumak veya sadece güzelleşmek için kullanılabilmekte olup gündelik hayatlarımızda da önemli bir yere sahiptir. Kozmetik deyince aklımıza genel olarak makyaj ürünleri gelse de; saçlar, deri, kıllar, tırnaklar, dudaklar, ağız mukozası, dişler ve dış genital organlar gibi vücudun dış bölgelerine uygulanan; temizlik, görünümün değiştirilmesi ve düzeltilmesi, vücut kokularının giderilmesi gibi amaçlarla kullanılan her şey kanuna göre kozmetik ürün olarak değerlendirilmektedir.
1.BAKIMIN KISA TARİHÇESİ
Tarih öncesi çağlardan günümüze kadar her dönemde kozmetik ve bakım ürünleri insanların ilgisini çekmiştir. Kozmetik, Yunancadaki kos-metikos kelimesinden türetilmiş olup, ”süslemekte usta” anlamını taşımaktadır.
Kozmetik ürün kullanımıyla temiz, bakımlı ve güzel görünmek isteriz. Bu anlamda eski çağlardan bu yana insanlar güzel görünmek, güneş ve soğuktan korunmak, ciltlerdeki kırışıklık görüntüsü, yara vb. izleri kapatmak, kötü kokuları gidermek için parfüm, losyon ve kremler kullanmışlardır.
Mısır döneminden kalan, yüz boyaları ile merhemlerin konulduğu kaplara ait kalıntılar, MÖ 4000 yıllarından itibaren kozmetik amaçlı ürünlerin kullanımına ait kanıt oluşturmaktadır. Ayrıca bu dönemde kadınların göz boyalarını ve cilt bakımında da sütü yoğun olarak kullandıkları, Cleopatra’nın da süt banyoları yaptığı bilinmektedir.
Baharat, bitkiler, yağlar ve doğal malzemelerden faydalanarak uygulanan benzer örneklere Yunanlılar, Asur, Babil, Pers ve İbraniler olmak üzere çok çeşitli toplumlarda da rastlıyoruz.
2.NEDEN BAKIM YAPARIZ?
Amerikan Dermatoloji akademisine göre vücudumuzun en büyük organı olan cildimiz, 20’den fazla hayati fizyolojik fonksiyona sahiptir. Bunlardan bazıları; baskı ve tramvaya karşı fiziksel bir bariyerdir, hisleri ve ağrıyı tanımlar, vücudu kirlilik, radyasyon, güneş ışığı, zararlı mikroplar ve kimyasallardan korur, sıcaklık, sıvı dengesi ve boşaltımı düzenlemeye yardımcı olur.
Cilt bakım ürünleri insan vücudunun çeşitli bölümleri için hazırlanmış, dejeneratif cilt koşullarına karşı koruma sağlayan tıbbi preparatlardır. Bakımın tarihçesinde de bahsettiğim gibi doğal bileşenler yüzyıllar boyunca cilt bakımı amacıyla geleneksel olarak kullanılmışlardır. Bugünlerde ise sentetik bileşenler konusundaki kaygılar nedeniyle doğal kozmetik ve bakım’a olan ilgi giderek artmaktadır.
3.SENTETİKLER
“Neden zehirsiz temizlik?” yazısında da sentetik kimyasallar ve kısa tarihçesi üzerine yazmıştım. Ev temizliği ürünlerinde kullanılan pek çok zararlı kimyasal, kişisel bakım ürünlerinde de kullanılıyor. Ürünlerin içindeki farklı maddelerin ayrışmasını engelleyen, bakteri oluşumunu engelleyerek raf ömrünü uzatan, daha güzel görünmesi ve kokması için kullanılan kimyasallar, ağır metaller, silikon…
Tüm bunları düşündüğümüzde teknik olarak vücudumuza deterjan sürüyoruz. Buradan bakınca biraz garip hissettiriyor değil mi? Üstelik ağız yolu ile alınan kimyasalın bir kısmı boşaltım sistemi ile atılabiliyorken, deri yolu ile alınan direkt kana karışıyor.
Kullanılan tüm bu sentetik kimyasallarla ilgili bilmemiz gereken önemli noktalar var;
-Biyobirikim: Kişisel bakım malzemelerinde bulunan bu kimyasallara yıllar boyu kronik olarak maruz kalmaya devam ettiğimizde çoğu vücudumuzda biyolojik olarak birikir. Bu yüzden kısa süre içinde sentetik şampuan kullanarak ciddi bir hastalığa yakalanmayabiliriz fakat maruziyet yıllarca devam ettiğinde hastalık ortaya çıkar.
-Biyoçözünürlük: Sentetikler genelde biyoçözünür değildir yani doğada kolayca çözünmezler. Bu özellikleri ile doğaya ve dolayısıyla da insana zarar verirler. Bir madde biyoçözünür değilse kalıcı olduğu söylenir. Yaygın kullanılan sentetikler dayanıklı olması için kalıcı kimyasallardan yapılır. Tam da bu özelliklerinden dolayı yukarıda dediğim gibi, vücudumuzda birikirler ve doğada ayrışmaları için yüzlerce yıl gerekebilir.
4.NEDEN DOĞAL BAKIM?
Normalde cildimizin doğal bir dengesi vardır. Ama bu denge, hava ve su kirliliği, beslenme, zararlı kimyasallar vb. gibi çeşitli etmenlerden dolayı bozulur. Biz de esasında sürekli olarak onu dengede tutmak için uğraşırız. Tüm bu çevresel faktörlere ek olarak yaşlandıkça hücre yenilenmesi azalır ve biz de destek amaçlı bakım yaparız.
Tüm iyi niyetimizle sentetik ürünleri kullandığımızda ise ağır kimyasallarla vücudumuzun doğal yağ dengesini bozup, bakteri florasını yok ederiz. Bu seferde başka kimyasallarla yeniden nemlendirmeye çalışırız. Bu var olan ağrının kaynağına inmektense, ağrı kesici kullanarak ağrıyı sürekli susturmak gibidir. Evet, belki o anda vücudumuzu nemlendirmiş ve istediğimiz efekti yaratmış olabiliriz. Fakat nihayetinde cilde hap çözümler vererek, kendi kendine doğal mücadele etmesini engellemiş oluruz. Bu ağır kimyasalların gerçekten bakım yaptığını söyleyebilir miyiz?
Pazarlanan cilt bakımında mucizeler ve sonsuz bir gençlik ütopyası vardır. Oysaki gerçek cilt bakımında yalnızca destekleme vardır. Amaç sağlıklı bir şekilde yaş almaktır. Vücudumuzda olan her şey bir şekilde doğada da bulunmaktadır. Doğal kozmetikte kullanılan bitki bazlı maddelerde, aromaterapik yağlarda da vücudumuzda olan yağ asitleri vardır. Dolayısıyla vücudumuz sentetiklerde olduğu gibi bunları yabancılamaz ve metabolize eder.
Yapılan bir araştırmada, bebek kordonlarından alınan kan örneklerinde 400 tane zararlı kimyasal tespit edilmiştir. Bir çocuğun daha dünyaya gelmeden bu maddelere maruz kalması beni çok etkileyen verilerden biridir.
Oysaki doğal alternatifler ile cildimizi temizlemek, bakım yapmak ve bunları yaparken de sağlıklı kalmak mümkündür. Bu noktada şunu mutlaka belirtmek gerekir; ürünlerin ön yüzünde yazan doğal, organik, %100 saf vb. ifadelere aldanmamak, bilinçli bir şekilde esas etikete bakmak çok önemlidir. Bu sadece kozmetik ve bakımda değil, temizlik, beslenme ve diğer ihtiyaçlarımız için aldığımız her türlü şey için geçerlidir.
Kişisel olarak temizlik konusunda da söylediğim gibi marketlerde onlarca kimyasal içeren etiketleri okumak için vaktim ve enerjim yok. Bunun yerine diş macunu, deodorant gibi kendim yapabileceklerimi evde yapmak daha çok ilgimi çekiyor. Kolayca kendim hazırlayamadığım ürünler içinde, içeriğini tüm şeffaflığıyla paylaşan, sabırla anlatan ve tutkuyla doğal ürünler hazırlayan aynı zamanda atık çıkartmayı da engelleyen, cam ambalaj kullanan hatta bu ambalajları yeniden verip tekrar kullanıma kazandırabileceğim küçük ölçekli üreticileri tercih ediyorum. Siz de sertifikalı kozmetikleri ya da güvendiğiniz doğal kozmetik markalarını tercih edebilirsiniz.
Üstelik ne kadar şanslıyız ki sayıları giderek artmakta!
ความคิดเห็น